Dengeli ve sağlıklı beslenme, vücudun ihtiyaç duyduğu temel besin öğelerinin uygun miktarlarda alınmasıyla sağlanabilir. Sadece karın doyurmak, can sıkıntısını gidermek için yemek, açlık hissini bastırmak amacıyla yemek yemek, gereğinden fazla ya da çok az yemek ve öğünleri uygun zamanlamamak sağlıksız beslenme alışkanlıklarıdır. Bu alışkanlıklar, obezite başta olmak üzere birçok ciddi sağlık sorununa yol açabilir.
Modern çağda fiziksel aktivitenin azalması ve beslenme alışkanlıklarındaki değişiklikler nedeniyle, hastalıklardan korunmak için dengeli beslenmenin önemi artmıştır. Yeterli ve dengeli beslenmemenin, vücudun ihtiyaç duyduğu vitamin ve minerallerin eksikliğine veya aşırı alımına bağlı organ yağlanmaları gibi sorunlara neden olabileceği bilinmektedir. Uzun vadede kontrolsüz ve yanlış beslenme, metabolik faaliyetlerde değişikliklere yol açabilir.
Uygun bir beslenme düzenine geçmek ve bireye özel bir beslenme programı oluşturmak için mutlaka bir diyetisyenden yardım alınmalıdır. Diyetisyenler, hem hastalıklardan korunmak hem de tedavi amaçlı diyet programları hazırlar ve bu programların takibini yaparlar. Bu diyet programları kişiye özeldir; bir kişiye uygun olan bir diyetin, başka biri tarafından uzman görüşü olmadan uygulanması sağlık sorunlarına neden olabilir.
Diyet programları, kişinin ihtiyaçlarına, vücut yapısına ve sağlık durumuna göre diyetisyenler tarafından özelleştirilmelidir. Diyetisyenler, kişinin ihtiyaçlarını göz önünde bulundururken, aynı zamanda sevmediği besinlere alternatifler sunarak diyet programını kişiye uygun hale getirirler. Halk arasında yaygın olan yanlış bir inanış, diyet yapmanın aç kalmak anlamına geldiğidir.
Diyet, dengeli, sağlıklı ve yeterli beslenmeyi ifade eder. Diyetler sadece kilo vermek veya almak için değil, çeşitli sağlık sorunlarına yönelik de kullanılmaktadır. Diyetisyenler, sağlık profesyonelleri olarak, birçok farklı hastalık için özel diyet programları oluşturabilir ve bu programların takibini yapabilirler.
Diyet programlarında süreklilik ve programa uymak son derece önemlidir. Örneğin, kilo vermek amacıyla uygulanan bir diyet programında belirtilenden daha az yemek, daha hızlı kilo verme amacı güdülse bile, ciddi sağlık problemlerine neden olabilir. Kas kaybı yaşanabilir ve hedeflenen kilo verme süreci tersine dönebilir. Diyetisyenler, diyet programlarını oluştururken vücudun ihtiyaç duyduğu temel besin öğelerini dengeleyerek bir plan yaparlar. Doğru uygulanmayan diyet programları, faydadan çok zarar verebilir.
Özel durumlar, örneğin gebelik, özel diyet programlarını gerektirir. Hem annenin hem de bebeğin ihtiyaçları dikkate alınarak, bu hassas dönemi en sağlıklı şekilde geçirmek için kişiye özel diyet programları takip edilmelidir. Hamileliğin her döneminde farklı beslenme gereksinimleri olduğundan, diyetisyen takibi ile bu süreçte aşırı kilo alımından korunabilir ve yeterli, dengeli bir beslenme sağlanabilir. Her yaş grubundan sağlıklı veya hasta bireyler, dengeli ve sağlıklı beslenme bilincine sahip olmalıdır.
Diyabet, halk arasında bilinen adıyla şeker hastalığı, beslenme ile yakından ilişkilidir. Diyabet, hareketsiz yaşam, yüksek tansiyon, obezite, genetik yatkınlık, polikistik over sendromu ve insülin direnci gibi birçok faktöre bağlı olarak gelişebilir. Beslenme yoluyla aldığımız şekerler, kan şekerinin oluşumunu sağlar. Diyabet hastalarının, karbonhidrat, protein, yağ, vitamin, mineral ve lif içeren besin kaynaklarını yeterli ve düzenli miktarda almaları gereklidir.
Diyabet hastalarının beslenmesini düzenlemek, kan şekerini kontrol altında tutar. Sebze, meyve ve tahıl içeriği yüksek, yeterli yağ ve protein içeren bir diyet planı, diyabet hastaları için en uygun beslenme şeklidir. Çeşitliliği sağlamak için değişim listelerinden faydalanılmalıdır. Ayrıca, kan şekerinin nasıl değiştiğini anlamak için öğünlerden yaklaşık 90 dakika sonra kan şekeri ölçümü yapılmalıdır.
Diyabet hastalarının kaçınması gereken gıdalar arasında reçel, şeker, bal, kek, poğaça, beyaz ekmek, bisküvi, makarna, pirinç, kraker, mısır ve patates bulunur. Glisemik indeksi yüksek gıdalar, diyabet hastaları için tehlikeli olabilir. Nişasta içeriği yüksek gıdaların sıcak ve püre halinde tüketimi, glisemik indeksin yükselmesine neden olur. Glisemik indeks, karbonhidrat içeren besinlerin kan şekerini yükseltme hızını ifade eder. Şeker içeriği yüksek besinler, kan şekerinin hızla yükselmesine neden olurken, glisemik indeksi düşük olan ve kan şekerine daha kontrollü etki eden besinler, diyabet hastaları için güvenlidir.
Diyabet hastalarının güvenle tüketebileceği gıdalar arasında süt, süt ürünleri, yoğurt, kepek ekmeği, tam buğday ekmeği, çavdar ekmeği, tahıl ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller, elma, greyfurt ve bazı kuru yemişler bulunur. Sağlıklı insanlar için faydalı olduğu düşünülen bazı gıdalar, diyabet hastaları için riskli olabilir. Meyve tüketimi sınırlı olmalı ve porsiyon kontrolü sağlanmalıdır. Diyabet hastalarının krema, kaymak, kuyruk yağı, iç yağı, mayonez, kelle paça, pasta ve şekerleme gibi gıdalardan kaçınmaları önemlidir. Şeker içeriği yüksek gıdalar, pankreastan aşırı insülin salınımına neden olabilir.
Diyabet tedavisi, kişinin günlük yaşam aktivitelerini sürdürmesini, ideal vücut ağırlığını korumasını ve kan şekeri ile kan basıncını normal sınırlar içinde tutmasını sağlar. Diyabet hastalarının ideal vücut ağırlığına ulaşması ve bu ağırlığı koruması önemlidir. Düzenli egzersiz, dengeli beslenme ile birlikte eşlik eden sağlık sorunlarını iyileştirebilir.
Hamilelik sürecinde anne adayları, genellikle 11-14 kilo arasında kilo artışı yaşar. Düşük besin değeri olan fakat yüksek kalorili gıdaların tüketimi, bu sınırların dışına çıkarak sağlıksız bir gebelik sürecine neden olabilir. Gebeliğin ilk üç ayında, hormonal değişikliklere bağlı olarak kusma, mide bulantısı ve koku hassasiyeti gibi problemler görülebilir. Bu dönemde, anne adaylarının beslenmesi konusunda katı kurallar yoktur. Ancak üçüncü aydan itibaren, hormon seviyelerinin daha stabil hale gelmesiyle beslenme kurallarına uyulması gereklidir.
Planlı gebeliklerde, üç ay öncesinden başlayarak ve doğum sonrası üç ay boyunca folik asit takviyesi alınması önemlidir. Ayrıca, anne adaylarına yağsız, baharatsız ve az tuzlu beslenmeleri önerilebilir. İlk üç ayda yaşanan rahatsızlıklar, sağlıklı atıştırmalıklar ile hafifletilebilir. Sosis, salam, sucuk, hazır meyve suları ve paketli ürünler gibi katkı maddesi içeren gıdalardan uzak durulmalıdır.
Üçüncü aydan itibaren, anne adayının beslenmesi hem bebeğin gelişimi hem de annenin sağlığı için önemlidir. Günlük kalori alımı 2200 kaloriye çıkarılmalı ve gün içinde üç ana, üç ara öğün şeklinde beslenilmelidir. Yoğurt, süt ve meyve gibi sağlıklı gıdalar öğünlere eklenmelidir. Günlük yoğurt ve süt tüketimi, haftada iki kez yumurta tüketimi önemlidir. Kalsiyum ve protein alımı, bebeğin gelişimine katkı sağlar. Kırmızı et tüketimi, protein ve mineraller açısından önem taşır. Proteinden zengin bir diyet, bebeğin büyümesi, sinir sistemi gelişimi, kasların oluşumu, hormon ve enzim üretimi için gereklidir. Kırmızı et, fosfor, magnezyum, çinko, bakır, fosfor ve kalsiyum gibi mineraller ile B grubu vitaminler açısından zengindir. Gebelikte kırmızı etin iyi pişmiş şekilde tüketilmesi önemlidir, çünkü az pişmiş kırmızı et bağırsaklarda bakteri geliştirme riski taşır. Omega-3 ve omega-6 yağ asitlerinin tüketimi, bebeğin beyin gelişimine katkıda bulunur. Bu yağ asitleri açısından zengin gıdalar arasında fındık, ceviz ve balık bulunur. Ancak, büyük balıklar cıva içerdiğinden, hamilelik süresince tüketilmemelidir. Haftada iki kez fırında veya ızgarada pişmiş balık tercih edilmelidir.
Gebelik süresince karbonhidratlar, enerji kaynağı olarak önemli bir yer tutar. Enerji seviyesini yüksek tutmak için doğru karbonhidratların seçilmesi gerekir. Pilav, ekmek, makarna, beyaz unlu gıdalar gibi basit karbonhidratlar yerine, kepekli ekmek, tam buğday ekmeği, esmer pirinç, bulgur gibi kompleks karbonhidratlar tercih edilmelidir. Kompleks karbonhidratlar, lif ve vitamin-mineral içeriği yüksek olan gıdalardır.
Vitaminlerin, bağışıklık sisteminin güçlenmesine, demir emilimine ve kemiklerin gelişimine katkısı büyüktür. C vitamini, demirin emilimini kolaylaştırırken, A vitamini bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı olur. Ispanak, lahana, portakal, greyfurt gibi gıdalar tüketilmelidir. D vitamini, kemik gelişimi ve beyin gelişimi açısından önemlidir. Güneş ışığından faydalanmak, D vitamini açısından zengin besinler tüketmek gereklidir. Kalsiyum, kemik gelişimi için önemli bir mineraldir. Süt, yoğurt, peynir ve yeşil yapraklı sebzeler gibi kalsiyum açısından zengin gıdalar tüketilmelidir. Demir, vücutta oksijen taşıyan hemoglobin yapımında görev alır ve eksikliği anemiye neden olabilir. Kırmızı et, yumurta, kuru baklagiller ve kuruyemişler gibi demir açısından zengin besinler tüketilmelidir.
Hamilelik süresince alkol tüketiminden kaçınılmalıdır. Alkol, düşük, erken doğum, bebekte gelişim bozuklukları ve zeka geriliğine neden olabilir. Çay ve kahve tüketimi sınırlandırılmalıdır, çünkü bu içecekler kafein içerir ve kafein, sinir sistemi üzerinde uyarıcı etki yapar. Fazla tüketildiğinde uykusuzluk, çarpıntı, mide bulantısı gibi sorunlara yol açabilir. Çay ve kahve tüketimi, günde iki fincanı geçmemelidir.
Gebelikte düzenli egzersiz yapmak, anne adayının ve bebeğin sağlığı için önemlidir. Hafif yürüyüşler, yüzme ve yoga gibi aktiviteler, hem fiziksel hem de zihinsel sağlığı destekler. Egzersiz, doğum sürecini kolaylaştırır ve doğum sonrası toparlanmayı hızlandırır. Ancak, ağır egzersizlerden kaçınılmalı ve egzersiz programı doktor kontrolünde yapılmalıdır.